hacilar-umreciler
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Umrenin Fazilet ve Önemi
  Umrenin Fazileti
  Tavaf Sırasında Şavt Sayısından Şüphe Duyulursa
  Mikat Sınırları Nelerdir
  İhramdan Nasıl Çıkılır?
  İhram Yasakları Nelerdir
  İhram Nedir? İhrama Nasıl Girilir?
  Umrenin Farzları ve Vacipleri
  Cuma Tebrik Kartları
  Hac
  => Zilhicce Ayı ve Hac
  => Hac İbadetinin ve Önemi ve Kutsal Yerlere Karşı Görevler
  => Hac, islam'ın Beş Şartından Biridir
  => Zilhicce Ayının ve Hac İbdetinin Önemi
  => Haccın Esrarı 3
  => Haccın Esrarı 2
  => Haccın Mana ve Önemi
  => Haccın Esrarı 1
  => Hac: Mukaddes Çağrıya İcabet
  Umre İlmihali
  Ayet-i Kerimeler
  Hadîs-î Şerifler
  İslam'ın Beş Şartından Biri: Hac
  Semerşah Hizmetleri
  Semerşah Tanıtım Videoları
  3 Aylar Umresi
  Hac Hazırlıkları
Sosyal Medya Sayfalarımız

markalife

Zilhicce Ayının ve Hac İbdetinin Önemi

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم

أَجْمَعِينَ وَصَحْبِهِ وَآلِهِ مُحَمَّدٍ سَيِّدِناَ عَلىَ وَالسَّلاَمُ وَالصَّلاَةُ الْعَالَمِينَ رَبِّ لِلهِ اَلْحَمْدُ

 

ZİLHİCCE AYININ VE HAC İBADETİNİN ÖNEMİ

 

İçinde Kurban Bayramı’nın da bulunduğu Zülhicce ayı, mübarek ayların en mühimleri arasında yer almaktadır. Zilhicce’nin sekizinci gününe “Terviye günü” dokuzuncusuna “Arefe günü”, Kurban Bayramı günü­ne (onuncu güne) “Nahr günü", ondan sonraki üç güne de kurban etlerinin kurutulduğu günler anlamında “Teşrik günleri” denilmiştir.

 

Zilhicce’nin onuncu, on birinci, on ikinci günleri kurban kesilir. Bu günler Kurban Bayramı günleridir. Zilhicce ayının sekizinci gününe Yevm-i terviye denir. Terviye, iyiden iyiye derin düşünmek mânâsına gelir. Hz. İbrahim (a.s), oğlu Hz. İsmail’i (a.s) kurban etmesi hakkında rüyaların ilkini 7/8 Zilhicce'nin gecesi görmüş ve bugün bu rüyanın Rahmâni mi yoksa şeytanî mi olduğu hususunda derin derin düşünmüştür. “Arefe” ise bilmek anlamına gelir. Hz. İbrahim (a.s) o rüyanın ikinci kez görünce, rüyanın Rahmânî olduğunu anladı. Bu sebeple o güne bilmek anlamında “Arefe”, rüyayı gördüğü yere de “Arafat” denilmiştir.

 

Zilhicce ayı, içerisinde birçok hikmetli olayları barındıran, çok önemli bir aydır. Haccedenler, zilhiccenin dokuzunda Arafat’ta ihrama bürünüp âdeta mahşeri yaşamaktadırlar. Arafat, Hz. Âdem’den bu yana bütün enbiyanın, evliyanın ve bütün hacıların istisnasız ziyaret ettiği, “Hac Arafat'tır" buyrulan, dualarının geri çevrilmeyeceği “mekânı mahsus ve zamanı mahsus" (özel bir yer ve özel bir zaman) bir yerdir. Zilhicce, bu kutlu olayı içerisinde barıdıran bir aydır.

 

Peygamberimiz (s.a.v), âdeta insanlığa hayat rehberi niteliği arz eden, “Müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ân ve O’nun Peygamberinin sünnetidir.”[1] hitabını içeren veda hutbesini, veda haccında yüz yirmi dört bin müslümanın şahsında bütün insanlığa yine zilhicce ayının dokuzunda, Cuma günü Arafat’ta vermiştir. [2]

 

Haram Aylar

 

Haram aylar, faziletli olan aylardandır. Onlar dört tanedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayları. Yüce Allah, hürmet ve kıymetlerin büyüklüğünden dolayı bu ayları zulmün yasaklandığı zamanlar olarak tahsis etmiştir. Aynı şekilde onlarda yapılacak olan ameller, diğer aylarda yapılanlara göre daha faziletlidir. Bu ayların en faziletlisi, Hac ibadetinin yapıldığı, ayrıca içinde övülen on günün ve teşrik günlerinin bulunduğu Zilhicce ayıdır.

 

Sonra iki vasfı beraberce taşıdığından dolayı Zilkade ayı gelir. O vasıflar da, bu ayın haram aylardan ve hac aylarından olmasıdır. Muharrem ve Receb ayları ise, hac aylarından değildir. Şevval ayı da haram aylardan değildir, ama hac aylarındandır. [3]

 

Zilhiccenin İlk On Gününün Diğer Aylardan Üstünlüğü

 

Zilhiccenin ilk on gününün faziletiyle ilgili olarak Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Allah katında zilhiccenin ilk on gününden daha faziletli olan gün yoktur."[4]

 

Zilhiccenin ilk on gününde, bilindiği gibi, hacıların Arafat'a çıktığı arefe günü vardır. Arefe günü ise dünya günlerinin en faziletli olanıdır. Bugünün faziletini bize öğreten Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) şu kelâmıdır: "Arefe gününden daha değerli bir gün yoktur."[5]

 

Başka bir hadiste de, “Allah katında günlerin en büyüğü kurban günü ve ertesi gündür (zilhiccenin on birinci günü)"[6] buyrulmuştur.

 

Yüce Allah âyetinde zilhiccenin ilk on gününe yemin ederek, "Fecre, on geceye (zilhiccenin ilk on gününe) yemin olsun ki..."[7] buyurmuştur. Bu da bu on gecenin faziletini açıkça ortaya koymaktadır.

 

Haram ayların içinde en faziletli olan ay zilhiccedir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Vedâ haccında kurban gününde, hutbede şöyle buyurmuşlardır: "Doğrusu günlerin içinde en kutsalı bugün, ayların içinde en kutsalı bu ay, beldelerin içinde en kutsal olanı bu beldedir."[8]

 

Zilhicce ayının ilk on gününün daha birçok fazileti vardır. O faziletlerden birkaçını şöyle sıralayabiliriz:

 

a) Yüce Allah bu on güne yemin etmiştir. Cenâb-ı Hakk'ın bir şey üzerine yemin etmesi, onun Allah katında kıymetinin çok olduğunu gösterir.

 

b) Allah Teâlâ, Hz. Musa'ya ( a.s) ibadet için otuz gün Tur dağında uzlete çekilmesini emretmiş, otuz gün dolunca bir on gün daha ibadet etmek için kalmasını emretmiştir. İşte sonradan eklenen bu on gün seçilen görüşe göre, zilhicce ayının ilk on günüdür. Konuyla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

 

"Musa'ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilâve ettik; böylece Rabb'inin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu."[9]

 

Yukarıdaki âyette zilhicce ayının ilk on gününe işaret vardır. Âyette bir şeye över nitelikte işarette bulunulması, o şeyin faziletini ifade eder.

 

c) Zilhicce ayının ilk on günü, "bilinen aylar"ın sonudur. Hac ayları hakkında yüce Allah, "Hac bilinen aylardır"[10] buyurmaktadır. Bilinen aylar, şevval, zilkade ve zilhicce ayının ilk on günüdür. Âyette "bilinen aylar" cümlesinin içine zilhicce ayının ilk on günü de girmektedir. Zilhicce ayının ilk on günü bir kere daha Kur'an'da böyle geçmektedir. Bu da onun faziletine işaret edenlerdendir.

 

d) Zilhicce ayının ilk on günü Kur'an'da, bir de" bilinen günler" ifadesi ile geçmektedir. Yüce Allah, "İnsanlar arasında haccı ilân et ki belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kabe'ye) gelsinler"[11] buyurmuştur. Âyette geçen "bilinen günler"den maksat zilhicce ayının ilk on günüdür.

 

e) Amellerin en faziletlisi, içinde yüce Allah'ın en çok anıldığı ibadetlerdir. Özellikle hac ibadetinde zikrin ayrı bir yeri vardır. Çünkü Cenâb-ı Hak, hac günlerinde isminin çokça zikredilmesini emretmiştir. Bu konuyu âyette şöyle belirtmiştir: "Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Harâm'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Allah'tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir."[12]

 

Yüce Allah'ın isminin anılmasını emrettiği bu günler, zilhicce ayının ilk on günüdür. İşte bütün bunlar zilhicce ayının ilk on gününün faziletini açıkça gözler önüne sermektedir.

 

İbn Ömer (r.a) ve Ebû Hüreyre (r.a) zilhiccenin ilk on gününde sokağa, çarşıya çıkarlar, sesli bir şekilde tekbir getirirler ve insanlar da onların tekbirine katılarak tekbir getirmeye başlarlardı.

 

Yüce Allah, müminlere beytini ziyaret etmeyi farz kılmıştır; ancak bunu herkesin her sene yapamayacağını bildiği için bu hükmü sadece güçleri yetenlere vermiş ve bunun, ömürde sadece bir kere yapılmasını emretmiştir. Böylece zilhicce ayının ilk on gününün faziletini hem hacca gidenler hem de gidemeyenler için ortak yapmıştır. O halde kim o sene hacca gidemezse, bu on günü çok iyi değerlendirmelidir.

 

Hacca giden kardeşlerimiz bu günlerde ihrama giriyor, beyti tavaf ediyor, yüce Allah'ı tesbih ediyor, O'nu yüceltiyor, tehliller getiriyor, O'na hamdederek O'nu övüyorlar. Unutmayın! Bir özür nedeniyle ibadetten geri kalanlar, o ibadeti yapanlara gönülleriyle katılırsa sevapta onlara ortak olurlar. Bedeni hacda gönlü vatanında olmak insana çok şey kazandırmaz; fakat bir özrü sebebiyle bedeni vatanında olup kalbi ve gönlü Kâbe'de olanın elde edeceği feyiz ve sevap daha çoktur. [13]

 

Zilhiccenin İlk On Gününde Amel Etmenin Fazileti

 

Ebû Hüreyre'den (r.a) rivayet edilen bir hadiste, "Zilhiccenin ilk on gecesinden her birini ihya etmek, Kadir gecesini ihya etmeye denktir"[14] buyrulmaktadır. [15]

 

Yine Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Zilhicce’nin on gününde işlenen ameller diğer günlerde işlenen ameller ve yapılan kulluktan daha sevimlidir. Bu on günde tutulacak her oruç bir senenin orucuna denktir. Her gecesini namazla değerlendirmek de Kadir gecesini değerlendirmiş gibidir."[16]

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Ashab-ı kiram,

 

"Yâ Resulullah, Allah yolundaki cihaddan da mı daha kıymetlidir?" dediklerinde, Resulullah (s.a.v) Efendimiz,

 

"Evet, cihaddan da kıymetlidir. Ancak canını, malını esirgemeden harbe gidip şehid olan kimsenin cihadı daha kıymetlidir", buyurmuştur.[17][18]

 

Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) hanımlarından bazılarının söylediğine göre, o zilhiccenin dokuzuncu gününde oruç tutmayı terketmezdi."[19]

 

Zilhiccenin ilk on gecesinde yüce Allah'ı çokça anmak da müstehaptır. Bu konuda Allah Teâlâ, "Belli günlerde Allah'ın ismini anmaları için"[20] buyurmuştur. Âlimler, âyetteki "belli günler"den maksadın zilhicce ayının ilk on günü olduğunu bildirmişlerdir. [21]

 

Zekât veren kimse, zekât vermede yılbaşı olarak ramazan veya zilhicce aylarından birini belirlerse, bu daha faziletlidir. Çünkü bu iki ayın birçok fazileti ve hususiyeti vardır. Zilhicce ayının en faziletli günleri ilk on günüdür.[22]

 

Arefe Gününün Faziletleri

 

Arefe gününün birçok fazileti vardır. Bunlardan birkaçını sıralayalım.

 

1. O gün dinin ve yüce Allah'ın nimetlerinin tamamlandığı gündür.

 

2. O gün, müslümanların bayram günlerinden biridir. Hz. Ömer (r.a) ve İbn Abbas (r.a), "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'a razı oldum"[23] âyetinin arefe günü Resûl-i Ekrem (s.a.v) Arafat'ta iken indiğini ve bu iki günün de bayram olduğunu belirtmişlerdir.

 

3. "Şahitlik edene ve edilene andolsun ki..."[24] âyetinde geçen "şahitlik edene" kelimesinden maksat arefe günü, "şahitlik edilene" sözünden maksat da kurban günüdür. Bunu Resûlullah (s.a.v) şöyle söylemiştir: "Şahit olan arefe günü, şahit olunan da kurban günüdür."[25]

 

Yüce Allah'ın bir şey üzerine yemin etmesi, o şeyin Allah katındaki kıymetinin büyüklüğünü gösteririr. Bu da arefe gününü faziletli yapan şeylerden biridir.

 

4. Arefe gününün, günler içinde en faziletli gün olduğu rivayet edilmiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Günlerin en faziletlisi, arefe günüdür."[26]

 

Âlimlerden bir grup bu görüşü savunmuştur. Bir kısmı da en faziletli günün kurban bayramının birinci günü olduğu görüşünü iddia etmiştir. Bu görüşlerine de Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu hadisini delil getirmişlerdir:

 

"Allah katında günlerin en büyüğü kurban günüdür."[27] Fazilette kurban günü ile aynı konumda olması arefe gününün faziletini göstermektedir.

 

5. Enes b. Mâlik'ten (r.a) arefe gününün fazilette 10.000 güne denk olduğu rivayet edilmiştir.

 

6. Hacda olamayanlar için o gün oruç tutmak iki senenin günahını temizler.

 

7. O gün, günahların bağışlandığı gündür. O gün, cehennemden âzat olma günüdür.

 

8. Bu günde oruç tutmak, bir önceki ve bir sonraki senelerin günahlarına kefaret olduğu rivayet edilmiştir.[28]

 

9. Bu günde âzalarını haramdan koruyan kişinin günahlarının affolunacağı rivayet edilmiştir. Konuyla ilgili Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Kim bu gün gözüne, kulağına ve diline sahip olursa günahları affedilir."[29]

 

10. Bu günde kelime-i tevhidi sıkça söylemenin çok faziletli olmasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "En hayırlı dua, arefe gününün duasıdır. Ben ve benden önceki nebilerin söylediği en hayırlı söz şudur: 'Lâ ilâhe illâllah vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü biyedihil hayr ve hüve ala külli şeyin kadir."[30]

 

11. Bu günde yüce Allah'tan günahlarımızın affını dilemeyi ve cehennemden âzat edilmeyi çokça istemeliyiz. Bu günde yapılan duaların kabul olunması umulur.[31]

 

Kıssa:  Yahudilerin Özentisi

 

Yahudilerden bir adam Hz. Ömer'in (r.a) yanına gelerek, ona,

"Ey müminlerin emîri! Sizin kitabınızda bir âyet var ki eğer o âyet biz yahudiler hakkında inmiş olsaydı, o günü bayram ilân ederdik" dedi. Hz. Ömer (r.a),

 

"O hangi âyettir?" diye sordu. Yahudi de,

 

"Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'a razı oldum"[32] âyetidir, dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a),

 

"Ben bu âyetin ne zaman ve nerede indiğini biliyorum. Bu âyet indiği gün Resûlullah (s.a.v) Arafat'ta bulunuyordu ve günlerden de cuma idi. O gün zaten bizim bayramımızdı"[33] dedi. [34]

 

Arefe Günü Oruç Tutmanın Fazileti

 

Hz. Âişe (r.ah) validemiz şöyle rivayet eder: “Bir genç vardı, söze kulak verir, dinlerdi. Zilhicce hilâlini görünce ertesi sabah oruç tutmaya başlardı. Gencin bu yaptığı Resûlullah'a (s.a.v) ulaştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v) onu çağırdı ve kendisine dedi ki:

      

"Seni bu günde oruç tutmaya sevkeden sebep nedir?"

 

Genç şöyle cevap verdi:

"Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü! Bu günler, insanların hac ve ibadet için toplandıkları günlerdir. Belki bu ibadetimle Allah Teâlâ beni onların duaları arasına katar!"

 

O zaman Resül-i Ekrem (s.a.v) buyurdu ki:

"Bu günlerde tuttuğun her bir günlük oruca senin için bin köleyi âzat etme, bin deve kurban etme ve Allah yolunda cihad etmek üzere bin at verme sevabı vardır. Arefe günü olunca iki bin köle âzat etme, iki bin deve kurban etme ve iki bin at verme sevabı ihsan edilir."[35]

 

Resûlullah (s.a.v) diğer bir hadisinde şöyle buyurur: "Arefe günü oruç tutmak, iki senenin orucuna denktir; aşure günü oruç tutmak da bir yıl oruç tutmaya denktir."[36], [37]

 

Dini Bayramlar

 

Yüce Allah, müminlere iki bayram hediye etmiştir. Bunlardan biri ramazan, diğeri de kurban bayramıdır. Ramazan bayramı bir, kurban bayramı ise dört gündür.

 

Allah Teâlâ, müminlere bu iki bayramı hediye etmekle, İslâm toplumunda eski dönemlerden kalan bir izi daha silmiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Medine'ye hicret ettikten sonra, İran'dan alınmış Nevruz ve Mihrican bayramlarını kutladıklarını görmüş ve, "Allah sizin için o iki günü, daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramlarıyla değiştirdi"[38]  buyurmuştur. Böylece İslâm öncesi iki bayram kaldırılarak, müslümanların bayramlarının ramazan ve kurban bayramı olduğu bildirilmiştir.

 

Bayramlar zikir, şükür, sevinç, mutluluk ve helâlinden eğlence günleridir. Müslümanların asıl sevinçleri yüce Allah ile olur. O'nun emrini yerine getirdikleri için sevinç duyarlar, O'nun rızâsına ulaşma düşüncesinden haz alırlar ve O'nun vaad ettiği nimetlere ulaşacaklarını düşünerek mutlu olurlar. Asıl bayram O'na itaat edenlerin ve O'nun yasakladıklarından kaçanlarındır.[39]

 

HAC

 

Hac, Arafat’ta belirlenen özel vaktinde vakfe yapmaktan (bir miktar durmaktan) ve Kâbe-i Muazzama’yı usulü üzere tavaf ederek ziyaret etmekten ibaret olan bir ibadettir. İslâm’ın şartlarından beşincisidir. Mal ve bedenle yapılan bir ibadettir. Hac yapan kimseye “hacı” denir. Çoğulu “hüccac”dır.

 

Hac ibadeti hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. Belirli şartları taşıyan müslümanların ömründe bir defa hacca gitmesi farzdır. Farz oluşu kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Hac ibadetini inkâr etmek, onu küçümsemek veya alay etmek dinden çıkmaktır. Böyle bir hataya düşen kimse tövbe etmeli, imanını tazelemeli, bu ibadetin farz olduğuna iman etmeli ve şartlarını taşıyorsa hacca gitmelidir.

 

Allah Teâlâ Âl-i İmrân sûresi 96. ve 97. âyet-i kerimelerde şöyle buyurmaktadır: “İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke’de bulunan, her şeyi ile mübarek yapılan ve âlemler için hidayet kaynağı olan Kâbe’dir. Orada apaçık deliller vardır. İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse emniyette olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese Allah için Kâbe’yi ziyaret etmek, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır (onlara farz kıldığı bir vazifedir). Kim inkâr ederse bilsin ki, Allah’ın âlemde hiç kimseye ihtiyacı yoktur.”

 

Peygamber Efendimiz de (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İslâm beş esas üzere kurulmuştur. Bunlar, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve Beytullah’ı (Kâbe’yi) haccetmektir.”[40]

 

Bütün İslâm âlimleri de haccın farz olduğunda ittifak etmişlerdir. İmâm-ı Âzam ve Ebû Yusuf’a göre hac fevrîdir, yani yükümlünün gerekli şartları taşıdığı ilk yılda haccetmesi gerekir. Dinen geçerli bir mazeret olmadan ertesi seneye geciktirmek günahtır. İmam Muhammed’e göre ise hac ömrîdir; yani hac ile yükümlü olan kimse bunu ilk yılda yapmak zorunda değildir, ömrü içinde yapması yeterlidir. Ancak bu kimsenin hac veya umreyi geciktirmeksizin yapması sünnettir. İmam Muhammed’in görüşü müslümanlara kolaylık sağlayacağı için daha uygundur. Bununla birlikte şartlar oluştuktan sonra, önemli bir sebebi yoksa hemen hacca gitmelidir. Çünkü ölümün ne zaman geleceği ve insanın ne hallere düşeceği bilinmediği için ihtiyatlı davranmak gerekir.[41]

 

Haccın Fazilet Ve Faydaları

 

Hac hem bedende olan sıhhat ve selâmetin hem de mal varlığının bir şükür görevi olup bunun farz kılınmasında birçok hikmet ve fayda vardır.

 

1. Gerçek bir hac, müslümanı günahlardan tertemiz eder, ona güzel bir terbiye sebebi olur, nurlu ve edepli bir hayat kazandırır, ayrıca ebedî saadet yurdunda cennet bileti olur. Hadis-i şerifte şu müjdeler verilmiştir, “Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak döner.”[42]

 

“Kabul olunmuş bir hac, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Kabul edilmiş bir haccın karşılığı ancak cennettir.”[43]

 

2. Hac ve umreye gidenlerin duası kabul edilir. Onlar Allah’ın elçileridir, gerideki müslümanların temsilcileridir, kendileri ve mümin kardeşleri için yaptıkları dualar geri çevrilmez, muhakkak bir karşılık verilir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v)  bu hususta şöyle buyurmuştur: “Hacca ve umreye gidenler müslümanları temsilen Allah’ın huzuruna giden heyetlerdir. Allah’a dua ederlerse kabul eder, günahlarının bağışlanmasını isterlerse bağışlar.”[44]

 

3. Hac ile din tamam olur. Beş temel farzın yerine getirilmesi, İslâm binasının tamamlanması demektir. Hac yapmayan kimse, bu ibadetin fayda ve faziletlerinden mahrum kalır. Haccın mâna ve sırrı, onu yapmakla anlaşılır, ondaki tat, içinde iken alınır. Ancak mümin fakir ise mazurdur, o da hac niyeti ve hasretiyle sevap alabilir.

 

4. Hac müslümanların birlik ve dirlik sebebidir. Çeşitli ülkelerden mukaddes topraklara gelen ve renkleri ayrı olan müslümanların tek gaye etrafında bir araya gelmesi ve hep birlikte Allah’a yönelmesi İslâm kardeşliğini güçlendirmek içindir. Gerçek bir hac, müslümanların birbiriyle tanışmalarını, birbirinin dert ve sıkıntılarına çare bulmalarını, maddî ve mânevî fayda görmelerini temin eder.

 

5. Hac bir ölçü ve aynadır; insanın iman ve akıl seviyesini ölçer, nefsinin huylarını ortaya çıkarır, sabır seviyesini gösterir ve onu sabra alıştırır. Hac yolculuğu gerçekten meşakkatli bir yolculuktur. Bu yolda yorgunluk, güneş, kalabalıkların izdihamı, farklı insanlar, değişik tabiatlar, türlü davranış biçimleri ve imtihanlar insanı beklemektedir. Bütün bunlar ancak sabırlı olmakla aşılabilir. İnsanın sabrı da iman ve terbiye seviyesince olur. İnsan hac ile kendi nefsini tanımış olur, sabrını ve terbiye seviyesini ölçer, noksanı varsa onların derdine düşer, düşmelidir.

 

6. İnsan hacda Hz. İbrahim’den beri ibadet edilen Kâbe-i Muazzama’yı civarındaki mübarek yerleri, İslâmiyet’in cihana yayıldığı mukaddes mekânları ziyaret etmek ve görmekle heyecan duyar. Dinî duyguları ve mâneviyatı kuvvetlenir. Kendini Cenâb-ı Hakk’a daha yakın hisseder ve oradaki ibadetlerine kat kat sevap verilir.[45]

 

Kıssa: Gerçek Hac Nasıl Olur?

 

Büyük âriflerden İmam Şiblî hazretlerine bir tanıdığı geldi; hacca gideceğini söyleyip, duasını talep etti ve bir isteğinin olup olmadığını sordu. Şiblî (k.s), “Yanına iki büyük çuval al, onları orada rahmetle doldur ve bize getir ki, hacdan nasibimiz olsun ve bizi ziyarete gelen dostlara da ondan ikram edelim” dedi. Adam pek bir şey anlamadan vedalaşıp gitti. Hacdan döndüğünde aralarında şu konuşma geçti:

 

“Haccettin mi?”

“Evet.”

“Haccetmek için ne yaptın?”

“Guslettim, ihrama girdim, iki rek‘at namaz kıldım, telbiye getirdim ve Allah için haccetmeye ahdettim.”

“Peki, bu ahdinle, daha önce Allah’ın razı olmadığı bütün ahid ve akidlerini bozmaya karar verdin, hepsine tövbe ettin mi?”

“Hayır.”

“Öyleyse sen gerçek haccı akdetmemişsin. Peki, temizlik yapınca içindeki bütün manevî kirleri ve hastalıkları temizledin mi?”

“Hayır, sadece gusül alıp çıktım.”

“Öyleyse sen gerçek temizliği yapmamışsın. Sonra sen telbiye getirdin; buyur Allah’ım dedin mi?”

“Evet, bol bol telbiye getirdim.”

“Peki, telbiyenin karşılığını aldın; Allah’tan, ‘Buyur kulum’ cevabını duydun mu?”

“Hayır.”

“Öyleyse sen gerçekten telbiye getirmemişsin. Sonra Harem-i şerif’e girdin mi?”

“Evet.”

“Bütün haramlardan çıkmaya ahdettin mi?”

“Hayır.”

“Öyleyse sen Harem’e girmemişsin. Sonra Kâbe’yi gördün mü?”

“Evet”

“Allah için kastettiğin gayene erdin, aradığını buldun mu?”

“Hayır.”

“Sen gerçekten Kâbe’yi görmemişsin. Sonra, Safâ’da sa‘y edip tekbir getirdin mi?”

Evet.”

“Safâ’ya çıkmakla gönlün saflaştı mı? Allahüekber (Allah en büyüktür) deyince gözünde Allah’tan gayri her şey küçüldü mü?”

“Hayır.”

“Öyleyse sen Safâ’ya çıkmamışsın ve gerçekten tekbir getirmemişsin. Daha sonra kurban kesip şeytanı taşladın mı?”

"Evet.”

“Peki, kurbanla birlikte içindeki şehveti kestin mi? İradeni Hakk’ın rızâsında yok ettin mi? Şeytan taşlarken cehaleti defedip içinde ilim meydana geldi mi?”

“Hayır.”

“Öyleyse sen, gerçek kurbanı kesmemişsin, şeytanı içinden defetmemişsin. Haccın sonunda vedâ tavafı yaptın mı?”

“Evet.”

“Peki, nefsine vedâ edip tamamen Allah’a bağlandın mı?”

“Hayır.”

“Ey dostum sen, gerçekten haccetmemişsin. Sen, kötü arzularına değil Kâbe’ye vedâ etmişsin. Eğer istersen tekrar bir hac yap ve yeni hac yaparken bu söylediklerime dikkat et!”[46], [47]

 

Hac ve Manevi Hayat

 

Hac, manevî hayatı canlandırma ve hayvanî hayatı (Yeme, içme ve çoğalma gibi maddi ihtiyaçların giderilmesinden ibaret olan hayatı) terbiye için gereklidir. Bu sebeple hac bir bakıma ölçüdür. Bu ölçünün göstergesi şudur: Hacdan gelen kimsenin güzellikleri artıyorsa haccı kabul olmuş demektir. Hacı olurken esas olan cesedi değil gönlü ve ruhu hacı yapabilmektir.

 

Gavsı Sânî Hazretleri (k.s) şöyle buyurmuştur:

 

“Adamın biri on iki defa hacca gitmiş. Her gidişinde bir ibrik götürmüş ve o ibriği zemzemle doldurarak evine dönmüş. Evine ziyarete gelenlere zemzem ikram etmesi için hanımına seslenirmiş:

 

- Hanım, yedinci götürdüğüm ibrikten zemzem getir!...On birinci götürdüğüm ibrikten zemzem getir!..diye.

 

İşte bu adam hac yapmamış ama ibrikleri hacı olmuştur.”

 

Rabbim bizlere mübarek beldelere gidip Peygamber Efendimizin ve sahabesinin yaşadığı yerleri görmeyi o havayı teneffüs etmeyi, o beldelerde hoşnutluğu için çabalayıp koşuşturmayı ve rızası için hac ve umre yapmayı nasip etsin. Amin…

 

وَآخِرُ دَعْوَانَا أَن الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

www.kalpehli.com/zilhicce-ayinin-ve-hac-ibadetinin-onemi/



[1] Tirmizî, Menâkıb: 31

[2]Temel  İlmihal Bilgileri, Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları

[3] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.20.

[4] ibn Hibbân, Sahîh, 2/562.

[5] İbn Hibbân, Sahih, 6/62; Mevârid, nr. 1006.

[6] Ahmed, Müsned, 4/350; Hâkim, Müstedrek, 4/221; Elbânî, Sahî-ha, nr. 1064.

[7] Fecr 89/1-2.

[8] Ahmed, Müsned, 3/80.

[9] A'râf 7/142.

[10] Bakara 2/197.

[11] Hac 22/27-28.

[12] Bakara 2/198-199.

[13] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.127.

[14] Tirmizî, Savm, 52; ibn Mâce, Sıyâm, 39.

[15] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.127.

[16]İbn Mace, Sıyam, 39; Ebu Davud, Savm, 61.İbn Mace, Sıyam, 39; Ebu Davud, Savm, 61.

[17]Buhari, Sahih, nr. 969; Tirmizi, Sahih, nr. 757; Ebu Davud, Sünen, nr. 2438; İbn Mace, Sünen nr. 1727.

[18]Allah’a Yakınlaşmak İçin Kurban, Hüseyin Okur, Semerkand Yayınları, sf.88  

[19] Ebû Davud, Savm, 61.

[20] Hac 22/28.

[21] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.124.

[22]Temel  İlmihal Bilgileri, Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları

[23] Mâide 5/3.

[24] Burûc 85/3.

[25] Tirmizî, nr. 74.

[26] İbn Hibbân, Sahîh, 6/62.

[27] Ahmed, Müsned, 4/350; Süyûtî, el-Câmiu's-Sagîr, nr. 1064.

[28] Müslim, Sıyâm, 196; Ebû Davud, Savm, 53.

[29] Ahmed, Müsned, 1/329; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 3/251.

[30] Tirmizî, Daavât, 123; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 2/41; Zebîdî, İthâfü's-Sâde, 4/373, 374.

[31] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.132.

[32] Mâide 5/3.

[33] Buhârî, imân, 33; Müslim, Tefsîr, 3; Taberânî, el-Mu'cemü'l-Ke-bîr, 9/524, 525.

[34] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.131.

[35]ibn Arrâk, Tenzîhuş-Şerî'a, 2/148.  

[36]Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, nr. 22110.

[37]Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.47.

[38] Ahmed, Müsned, 3/103,178, 235, 250; Hâkim, el-Müstedrek, 1/294.

[39] Kutsal Günler ve Geceler, Mahmut Kaya, Semerkand Yayınları, sf.131.

[40] Buhârî İmân,1, 2; Müslim, İmân, 19-22; Tirmizî, İmân, 3; Nesâî, İmân, 13.

[41] Temel İlmihal Bilgileri, Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları.

[42] Buhârî, Hac, 4; Müslim, Hac, 438; Nesâî, Hac, 4; İbn Mâce, Menâsik, 13; Dârimî, Menâsik, 7.

[43] Buhârî, Umre, 1; Müslim, Hac, 437; Tirmizî, Hac, 2, 88; Nesâî, Hac, 3, 5, 6.

[44] İbn Mâce, Menâsik 5; İbn Hibbân Sahîh, nr. 4594; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 4104.

[45] Temel  İlmihal Bilgileri, Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları.

[46] Ateş, Cüneydî Bağdâdî Hayatı ve Mektubları, s. 54-58. Konuşma, kısaltılarak ve mâna rahatlatılarak alındı.

[47] Temel  İlmihal Bilgileri, Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları.



www.kalpehli.com

Kasrı Arifan Turizm  
 

Kasrı Arifan Turizm Nezir derneği sembilet
 
Bugün 4943 ziyaretçi (5707 klik) kişi burdaydı!
markalife
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol