hacilar-umreciler
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Umrenin Fazilet ve Önemi
  Umrenin Fazileti
  Tavaf Sırasında Şavt Sayısından Şüphe Duyulursa
  Mikat Sınırları Nelerdir
  İhramdan Nasıl Çıkılır?
  İhram Yasakları Nelerdir
  İhram Nedir? İhrama Nasıl Girilir?
  Umrenin Farzları ve Vacipleri
  Cuma Tebrik Kartları
  Hac
  => Zilhicce Ayı ve Hac
  => Hac İbadetinin ve Önemi ve Kutsal Yerlere Karşı Görevler
  => Hac, islam'ın Beş Şartından Biridir
  => Zilhicce Ayının ve Hac İbdetinin Önemi
  => Haccın Esrarı 3
  => Haccın Esrarı 2
  => Haccın Mana ve Önemi
  => Haccın Esrarı 1
  => Hac: Mukaddes Çağrıya İcabet
  Umre İlmihali
  Ayet-i Kerimeler
  Hadîs-î Şerifler
  İslam'ın Beş Şartından Biri: Hac
  Semerşah Hizmetleri
  Semerşah Tanıtım Videoları
  3 Aylar Umresi
  Hac Hazırlıkları
Sosyal Medya Sayfalarımız

markalife

Haccın Esrarı 3

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم

أَجْمَعِينَ وَصَحْبِهِ وَآلِهِ مُحَمَّدٍ سَيِّدِناَ عَلىَ وَالسَّلاَمُ وَالصَّلاَةُ الْعَالَمِينَ رَبِّ لِلّهِ اَلْحَمْدُ

 

HACCIN ESRARI - 3

 

اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ ف۪يهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰه۪يمَۚ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِناًۜ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَب۪يلاًۜ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ

 

“İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke’de bulunan, her şeyi ile mübarek yapılan ve âlemler için hidayet kaynağı olan Kâbe’dir. Orada apaçık deliller vardır. İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse emniyette olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese Allah için Kâbe’yi ziyaret etmek, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır (onlara farz kıldığı bir vazifedir). Kim inkâr ederse bilsin ki, Allah’ın âlemde hiç kimseye ihtiyacı yoktur.”[1]

 

Hac, Arafat’ta belirlenen özel vaktinde vakfe yapmaktan (bir miktar durmaktan) ve Kâbe-i Muazzama’yı usulü üzere tavaf ederek ziyaret etmekten ibaret olan bir ibadettir. İslâm’ın şartlarından beşincisidir. Mal ve bedenle yapılan bir ibadettir. Hac yapan kimseye “hacı” denir. Çoğulu “hüccac”dır.[2]

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İslâm beş esas üzere kurulmuştur. Bunlar, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve Beytullah’ı (Kâbe’yi) haccetmektir.”[3]

 

Bir kimseye haccın farz olması için şu şartların bulunması gerekir:

 

1. Müslüman olmak.

2. Akıllı olmak.

3. Ergenlik çağına gelmiş bulunmak. Çocuğun yapacağı hac nâfile sayılır. Bulûğa erince yeniden hac yapması gerekir.

4. Hür olmak. Köle ve câriyeye hac farz değildir.

5. Haccın farz olduğunu bilmek. Bu şart İslâm beldesi olmayan ülkelerde Müslümanlığı kabul edenler içindir. İslâm ülkelerinde yaşayan müslümanlar için haccın farz olduğunu bilmemek özür değildir.

6. Gidiş geliş süresi içinde yol masrafıyla aile fertlerinin geçimini temin etmiş olmak.

7. Hac vazifesini yapabilecek zamana yetişmiş olmak.

 

Bu şartların tamamını taşımayan bir kimsenin bizzat haccetmesi farz olmadığı gibi yerine bir başkasını bedel olarak göndermesi, bedel gönderilmesini vasiyet etmesi de gerekmez[4]

 

İmâm-ı Azam ve Ebû Yusuf’a göre hac fevrîdir, yani yükümlünün gerekli şartları taşıdığı ilk yılda haccetmesi gerekir. Dinen geçerli bir mazeret olmadan ertesi seneye geciktirmek günahtır. İmam Muhammed’e göre ise hac ömrîdir; yani hac ile yükümlü olan kimse bunu ilk yılda yapmak zorunda değildir, ömrü içinde yapması yeterlidir. Ancak bu kimsenin hac veya umreyi geciktirmeksizin yapması sünnettir. İmam Muhammed’in görüşü müslümanlara kolaylık sağlayacağı için daha uygundur. Bununla birlikte şartlar oluştuktan sonra, önemli bir sebebi yoksa hemen hacca gitmelidir. Çünkü ölümün ne zaman geleceği ve insanın ne hallere düşeceği bilinmediği için ihtiyatlı davranmak gerekir.[5]

 

Haccın Nevileri

 

Hac, farz, vacip ve nafile kısımlarına ayrıldığı gibi, ifrad hac, temettü hac ve kıran hac nevilerine de ayrılır. Şöyle ki:

 

1) Farz hac, şartlarını kendisinde toplayan bir müslümanın ömründe bir defa yapmakla yükümlü olduğu hacdır.

 

2) Vacip hac, nezredilen veya başlanmışken bozulan nafile bir hacca karşılık kaza edilecek olan hacdır.

 

3) Nafile hac, bülûğ çağına ermemiş olmakla mükellef bulunmayanın veya farz haccı yapmış bulunan bir kimsenin Allah rızası için nafile olarak yapacağı hacdır ki, bu hac tekrar tekrar yapılabilir.

 

* İfrad hac, beraberinde umre yapmaksızın yalnız başına yapılan farz, vacip ve nafile hacdır ki, ihrama girerken yalnız hacca niyet edilir. Bunu yapana "Müfrid" denilir.

 

* Temettü hac, hac mevsiminde önce umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra aynı mevsimde daha yurda dönmeden tekrar ihrama girerek usulü üzere yapılan farz hacdır. Bu haccı yapana "Mütemetti" denir. Bu, ifrad hacdan daha faziletlidir.

 

* Kıran hac, hac aylarından önce veya hac ayları içinde mikattan evvel veya mikatta umre ile farz haccı bir ihramda toplayıp bir niyetle umre yapıldıktan sonra usulü üzere yerine getirilen hacdır. Bu şekilde hac yapılması Temettü hac yapılmasından daha faziletlidir. Bu haccı yapana da "Karin" denir.[6]

 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Kim kendisini Beytullah’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse o kimsenin Yahudi veya Hiristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur!”[7]

 

Şu halde, bir Müslüman meşru bir mazereti yokken hacca gitmemezlik edemez, aksi halde sorumlu olur. Hadis âlimleri “Yahudi veya Hristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur!” ifadesini, Yahudi veya Hiristiyan olur şeklinde değil, hacca gitmeyenler, onlar kadar kötü duruma düşmüş olur ve bu şekilde ölen kimse dininin güzelliğini kaybetmiş olur, şeklinde açıklamışlardır.[8]

 

Ebû Hureyre’nin (r.a.) rivâyet ettiği bir hadisi şerifte, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’e,

-  Amellerin en faziletlisi hangisidir? diye soruldu. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.):

- Allah ve Rasûlüne iman etmektir, diye cevap verdi.

- Sonra hangisidir? diye sorulunca:

- Allah yolunda cihad etmektir, buyurdu.

- Sonra hangisidir? diye tekrar soruldu.

- Haccı mebrurdur. Mebrûr haccın mükâfatı ise ancak cennettir, buyurdu.[9]

 

Mebrur olan hac, kabul olunmuş hac ibadeti demektir. İslâm âlimleri, makbul olan hacca, günahın bulaşmadığı hac anlamını vermişlerdir. Hac kişinin günahlarının bağışlanmasını sağlar. Yukarıda geçen hadisi şerifte belirtildiği gibi, bir kimse haccederken kötü söz söylemez ve günaha dalmamak için azami gayret gösterir ve hac ibadetini yerine getirirse, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş oluyor.

 

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Bir kimse haccederken kötü söz söylemez ve günaha saplanmazsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olur.”[10]

 

Kıssa: İblis’i Üzen Hacılar

 

Anlatıldığına göre, İblis/Şeytan, Arafat’ta salihlerden birisine gözüktü. Salih zat İblis’i çok zayıf, rengi sararmış, gözü yaşlı ve beli bükük bir halde gördü. Ona:

- Seni ağlatan nedir? diye sorduğunda, İblis:

- Hacıların, herhangi bir ticaret niyeti taşımadan sırf Allah rızası için hacca gitmeleri ve bu durumda amellerini boşa çıkaramamam beni üzüyor, dedi. Salih zat:

- Seni böyle zayıflatan nedir? diye sordu; İblis:

- Atların Allah yolunda kişnemeleri beni böyle zayıflattı. Eğer onlar benim yolumda kişneselerdi bu bana daha sevimli gelirdi, dedi. Salih zat:

- Rengini sarartıp solduran nedir? diye sordu; İblis:

- Cemaatın birbiriyle itaatta yardımlaşması. İsyanda yardımlaşsalardı bu bana daha sevimli gelirdi, dedi. Salih zat:

- Belini büken nedir? diye sordu; İblis:

- Kulun Allah'a yönelip: “Allahım, senden hüsn-ü hatime/iman üzere güzel bir ölüm istiyorum” diye dua etmesidir. Bu ameliyle ne zaman övünecek de zarara girerecek diye bekliyorum, dedi.[11]

 

Haccın Hikmetleri

 

1. Bütün hacılar dikişsiz, bembeyaz bir elbise giyer ve beraberce hac görevlerini yerine getirirler. Bu, herkesin eşit olduğu duygusunu kazandırır.

 

2. Bütün dünyadaki müslümanların bir araya gelmesini sağlar. Böylece bütün müslümanların kardeşlik duygularının kuvvetlenmesini sağlar.

 

3. Hac, insana bir gün Allah'ın huzuruna çıkıp, hesap vereceği duygunu aşılar.

 

4. Günahları temizler.

 

5. Hac, mânevî bir heyecan ve kuvvetli bir din duygusu aşılar. Çünkü sevgili Peygamberimiz'in (s.a.v) doğup büyüdüğü, İslâm'ın dünyaya yayılmaya başladığı yerleri ve Kur'an âyetlerinin indiği mekânları görme fırsatı verir.

 

6. Hac, insana sıkıntılar karşısında sabretme ve tahammül etme gücü kazandırır. Şükür duygumuzu artırır.

 

7. Hac, kefene gireceğimizi, mahşerde hesap vereceğimizi hatırlatır. Bizi kurtaracak olan şeyin yalnızca Allah'ın emir ve yasaklarına uymaktan geçtiğini anlatır.

 

8. Hac, Allah'a daha yakın olmamızı ve O'nun sevgisini kazanmamızı sağlar. Çünkü kutsal yerlerde insan kendisini Allah'a daha yakın hisseder. Yapılan ibadetler için kat kat sevap verilir.[12]

 

Hac İbadetinin Faziletleri

 

Her müminin mühim vazifelerinden biri de İslâm'ın beş mühim esasından biri olan hac ibadetini yerine getirmektir. Hac, hikmet ve sırlarla dolu, fazileti çok olan bir ibadettir. Bu hikmet ve sırlardan ayrı ayrı bahsetmek mümkün olmadığından sadece faziletine dair bir demet sunalım.

 

Haccın ilk fazileti, onu sadece Allah için yapmak ve rızâsını talep etmektir.

 

Hac esnasında harcanan para helâl olmalı, hacca giden kimse, bu süre içerisinde kalbini meşgul edecek ve düşüncesini dağıtacak bir ticaretten elini çekmelidir.

 

Hacının bütün düşüncesi ibadet olmalı, kalbi huzur içinde, Allah'ın zikriyle dolu, boş arzulardan uzak, arkasındaki şeylere yönelmeden, önündeki işe bakar bir vaziyette olmalıdır.

 

Niyetin sıhhati doğrulukla olur. Nefs de gönül hoşluğu ile yol azığı ve ihtiyaçları için harcama ve intakta bulunmalı, elini geniş tutmalıdır. Çünkü hacdaki harcama Allah yolunda harcama gibi olup 1 dirhem 700 dirhem sevabına çıkar.

 

Hac, Allah yolunda olmak demektir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Amellerin en faziletlileri; Allah'a ve Resûlü'ne iman, sonra Allah yolunda cihad, sonra da kabul olunmuş hacdır."[13]

 

 Bir hadis-i şerfite şöyle buyrulmuştur: "Kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir."[14]

 

Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmuştur: "Kim bu beyti ziyaret eder, kötü söz söylemez ve günah da işlemezse annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz olur."[15]

 

 Bir defasında Resûlullah (s.a.v), "Kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir" buyurmuş, bunun üzerine oradakiler, "Ey Allah'ın Resûlü, Haccın iyiliği (kabul edilmesini sağlayacak şeyler) nedir?" diye sormuş ve Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur: 'Yemek yedirmek ve selâmı yaymaktır."[16] Başka bir hadiste de, 'Yumuşak söz söylemek" şeklinde rivayet edilmiştir.[17]

 

Hz. Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: "Rasululah (s.a.v) bize bir hutbe verdi. Hutbesinde buyurdu ki: Ey insanlar! Allah Teâlâ size haccı farz kıldı, haccediniz."[18]

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

 

“Kim Allah yolunda hac, umre ve gaza için çıkar da bu uğurda can verirse Allah Teâla o kişiye kıyamete kadar gaza, hac ve umre yapmış sevabı verir.”[19]

 

“Bir kimse haccederken günah, kötü söz ve münakaşa yapmadan haccını tamamlarsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olur.”[20]

 

“Hac, kendinden önceki birikmiş günahları temizler.”[21]

 

“Hacılar ve umre yapanlar, Allah'ın ziyaretçileri ve ona gelen elçileridir. O'ndan istediklerinde onlara verir, istiğfar ettiklerinde onları affeder, O'na dua ettiklerinde duâlarına karşılık verir. Birisi için şefaat ettiklerinde şefaatleri kabul edilir.”[22]

 

“Hacılar ve umre yapanlar Allah’ın (c.c) misafirleridir. Eğer dua ederlerse, duaları kabul olur, bağışlanma dilerlerse affedilirler.”[23]

 

Şu halde, bu mübarek beldeye giden Müslümanlar, kimin huzurunda ağırlanmakta olduklarını iyi düşünmeliler. Bu beldeler Allah’ın sofrası olduğu için, orada türlü türlü nimetler vardır. Bu nimetlerin herbiri üstündür. Mesela Mescid-i Haram’ın içinde bir amel bin misli kıymet ifade eder. Kötü ameller de öyledir. Karşılığı çok büyüktür.

 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Allah yolunda savaşırken, hac veya umre yaparken vefat edenler, kıyamet günü vefat ettiği durumdaki gibi gazi veya hacı olarak diriltileceklerdir.”[24]

 

Şeyh Ebü’l-Abbas el-Mürsî Hazretleri (k.s) şöyle diyor: “Mekke’ye varmaktan maksat Kâbe’yi görmek olmamalıdır. Asıl gaye, Kâbe’nin sahibi olmalıdır.”

 

Bunun anlamı şudur: Putlara tapanlar gibi taşın etrafında dolanıp durmayın. Taş semboldür. Hakikatteki manâyı arayın. Affedilmeyi gaye edinin. Bu bina bir vesiledir.

 

İmam-ı Şârânî, el-Yevâkit ve’l-Cevâhîr isimli eserinde, “Allah Teâla, hiç bir şeyle keffâret olunmayacak kadar büyük olan günahların affı için haccı vesile kılmıştır” diyor. Zîrâ şeriatın, yapılmasını emrettiği her bir ibadetin kendisine mahsus affa sebep olma durumları olur.

 

Her ibadete nefs ve şeytan karışmak ister. Eğer, bunlar karıştırılmadan yapılabiliyorsa ibadetlerin sevabı çok büyük olur. Bilinmelidir ki hac, turistik bir gezi değildir. Benzetme yapılırsa günah yıkayan bir ibadettir, denilebilir.

 

Basiret gözüyle bakan kimse bu mübarek yerde kendisinin, önceden yapmış olduğu iyiliklerini kusurlu olarak görür. Önceden beğendiği ve övündüğü amellerin çok eksik olduğunu anlar.[25]

 

Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin huzuruna iki kişi geldi. Biri Medineli Ensar, diğeri Taifli bir kimseydi. Peygamberimize selâm verdikten sonra:

 

- Ya Rasûlallah, sana sormak istediklerimiz var, dediler. Peygamberimiz (s.a.v.):

- İsterseniz ne sormak istediğinizi size ben söyleyeyim. İsterseniz siz sorun sonra ben cevap vereyim.

- Ya Rasûlallah, biz sormadan sen haber ver, yakîn ve imanımız artsın.

- Sen bana tavaf, tavafın sevabı, tavaftan sonra iki rekat tavaf namazını kılmak, Safa ile Merve arasında sa’y yapmak, sa’y yapmanın faziletleri ve hikmeti, kurban kesmek, başı traş etmek gibi sorular sormak istiyorsun!

- Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben senin söylediklerini sormak için geldim.

- Sen Beytullah’ı tavaf etmek niyetiyle evinden çıktığında, Allah Teâla, devenin ayağını her basıp kaldırışına sevap yazar ve bir günahını da siler.[26] Hemen o anda seni bir derece yükseltir. Kâbe’yi tavaf ederken, ayağını yere her koyup kaldırışında, Allah Teâla sana hayırlar ihsan eder. Bir hatanı siler ve hemen bir derece seni yükseltir. Tavaftan sonra iki rekat namaz kılarsan, İsmail (a.s.) evladından bir köle azat etmiş gibi sevap verir.[27] Safa ile Merve arasını sa’y etmek, sana yetmiş köle azat etmiş sevabı kazandırır. Allah Teâla azameti ile dünyaya tecelli eder ve Beytullah’ı tavaf eden sizin gibi kullarla meleklerine karşı övünür: “İşte şu kullarım dünyanın dört bucağından saçları keçeleşmiş, tozlara bulanmış olarak ve rahmetimi ümit ederek geldiler, der.”[28]

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devamla şöyle buyurdu:

- Müzdelife’de taş toplayıp şeytan taşlamaya gelince, attığın her taşla, seni cehennem azabına sevk edecek olan büyük günahlardan biri silinir.[29] Başını traş ettiğin zaman, her düşen kıl sayısınca hasene yazılır ve bir o kadar günahın silinir.[30]

 

Ensar’dan olan sahabi şöyle sordu.

- Ya Rasûlallah, günahı az veya günahsız olan kişinin durumu nasıldır?

- Günahlar affedildikten sonra, artan sevap ve faziletler ahiret için biriktirilir. Bütün bunlardan sonra farz olan tavafını yaparken sen, bu tavafı, günahsız olarak yaparsın. O sırada bir melek yanına gelir, elini iki omzunun arasına koyar ve: “Artık gelecek günlerin için çalış, geçmiş günahların bağışlandı”, müjdesini verir.

 

Daha sonra, Taif’den gelen sahabi Peygamber Efendimize (s.a.v.) şöyle dedi:

- Ya Rasûlallah, benim de soracaklarım vardı! Onlara ne buyurursunuz?

- Sen de bana namaz hakkında sorular sormak için gelmiştin!

 

Taifli sahabi de namazla ilgili sorularını sormadan, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) kendisine şöyle buyurur:

 

- Allah Teâla, her gün, gece ve gündüz, Beytullah’a yüz yirmi rahmet indirir. Bunun altmış tanesi tavaf edene, kırk tanesi namaz kılana, yirmi tanesi de Kâbe-i Muazzama’ya bakanlaradır.[31], [32]

 

Yunus b. Habbab Hazretleri (k.s) şöyle buyurmuştur: “Kâbe’ye bakmak, diğer beldelerde oruçlu olup namaz kılmak gibi kişiye sevap kazandırır.”

 

Meşhur müfessir Mücahid hazretleri (k.s) ise: “Kâbe’ye bakmak ibadettir. Kâbe’ye girmek hayır hasenat yapmak gibidir. Kâbe’den çıkmak günahtan temizlenmektir” demiştir.[33]

 

Kâbe Allah Teâla’nın nazargâhı, meleklerin ve nebîlerin ise kutsal mekânıdır. Ariflerin beldesidir. Sayılarını ancak AllahuTeâla’nın bildiği veliler, arifler, bu mukaddes yerde buluşurlar.

 

Said b. el-Müseyyeb hazretleri tabiinin ulularından bir velidir. Şöyle buyuruyor: “Kim, Kâbe’nin Allah’ın nazargâhı olduğuna iman eder ve bu niyetle ona bakarsa, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir.”

 

Ali b. el-Medînî Hazretleri de: “Kim, Kâbe’nin Allah’ın nazargâhı olduğuna iman eder ve bu niyetle ona bakarsa, günahları, ağacın yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.” buyurmuştur.

 

Kâbe’nin etrafında tavaf etmek, namazda durmak gibidir. Nasıl ki namaz kılarken hiç konuşmuyoruz; aynen bunun gibi, tavaf sırasında da asla konuşmayız.

 

Fahri Kainat Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İki türlü tavaf vardır ki, bir müslüman, onları yaparsa muhakkak anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir. Günahları ne kadar çok olursa olsun bağışlanır.  Birincisi, Kabe’yi sabah namazından sonra tavaf etmektir ta ki güneşin doğuşuna kadar... İkincisi, ikindi namazından sonra tavaf etmektir. Ta ki güneşin batışına dek...”[34], [35]

 

“Nüzhetü’l Mecalis” adlı eserde nakledildiğine göre İmam-ı Nevevî (r.a.) şöyle diyor: “Ayet-i kerimede şeytan; “Muhakkak müminlerin doğru yollarına oturup onları saptırırım” diyor.[36] Doğru yoldan saptırmak, ben ne yapıp edip onların haccına mâni olurum, demektir. Halbuki Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

“Hacca niyetlenerek evinden çıkan kişinin, binitinin her adımı için bir günahı silinir ve ona bir sevap yazılır.”[37]

 

“Hacılar evlerine dönünce, duaları kırk gün boyunca kabul olunur.”[38]

 

Bir kimse sıcak bir günde Beyt’in etrafını yedi kere tavaf eder, her şavtta Hacerü’l-Esved’i istilâm eder, kimseye eza vermez ve dünya kelâmını azaltırsa, her adımına yetmiş bin hasene verilir. Yetmiş bin günahı silinir, yetmiş bin derece de yükseltilir.

 

Kâbe’yi ziyaret eden kimseye layık olan, Kâbe’ye kalp huzuru ile girmektir. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “Kâbe’ye bakmak ibadettir.”[39] buyurmuştur.[40]

 

Hac İbadetinde Dikkat Edilecek Hususlar

 

Her ibadetin maddî, manevî faziletleri ve hükümleri olduğu gibi mesuliyetleri de vardır. Her ilâhi emrin bir yükümlülüğü vardır. Nice faziletler, şartlarına uymakla elde edilebilir. Her ibadet, edepleri içinde yapılırsa kişiye olgunluk kazandırır.

 

Allahu Azimüşşan Hazretleri, hac ibadetinde kötü söz söylemeyi ve münakaşa etmeyi yasaklamış, hac ibadetine günah karıştırmamayı emretmiştir.[41]

 

Her çeşit lüzumsuz ve çirkin konuşmalar (Füsûk), kadınlarla şakalaşmak ve şehevî sözler (Rafes), hacı adayına zarar verir. İhrama giren kişi, eşiyle cinsel ilişkiye de giremez, haramdır.[42] “Harama yol açan her şey haramdır” kaidesiyle, hacda, kadınlarla erkeklerin ayrı yerlerde kalmaları daha ihtiyatlıdır.

 

Hac ibadeti esnasında insanı, Allah Teâla’dan uzaklaştıran her şeye fısk (Füsûk) denir. Siyasi konuşmalar, gıybet etmek, boş sözler gibi...

 

Cidal ise güzel ahlaka yakışmayan tavır ve hareketlere denir. Kaşını çatmak, alay etmek, birine kendi isminden başka isim takarak çağırmak, husumete sebep olacak tavırlar gibi...

 

Büyük müctehit imamlardan Süfyan es-Sevrî Hazretleri, çirkin ve kaba sözler konuşarak ağız taşkınlığı yapanların haccının fasit olacağını söylemiştir.

 

Son devrin din alimlerinden merhum Gönenli Mehmet Efendi Hazretleri (k.s) hacca giden bir müridine şunları tavsiye etmiştir: “Sen hacca giderken, güzel hac yapacağım, diye gitme. Senin gücün fısk, rafes ve cidalden kurtulmaya yetmez. Ümmet-i Muhammed’e iyilik yapmaya, dertlilerine derman olmaya, borçlulara yardım etmeye, sıkıntıda olanın sıkıntısını gidermeye, kayıpları bulmaya, geçimsizlere nasihat etmeye, hac ibadetini nasıl yapacağını bilmeyenlere haccı öğretmek, bu hususta hizmetler görebilmek, niyetiyle gidersen ümmet-i Muhammede olan şefkatinden dolayı Allah senin haccını kabul eder, inşaallah.” Zira hac ibadeti, insanın gönlündeki güzelliği yansıtır. Onun için hac sırasında arkadaşlarınızla münakaşa etmeyin, tartışmayın. Yanlış söylüyorlarsa işi inada dökmeyin; onlara yumuşaklıkla konuyu izah edin. Kaba sözler sarfederek gönülleri yıkmayın.[43]

 

Aslında Cuma günü koku sürmek sünnettir. Ama ihramda iken koku sürülmez, yasaktır. Neden? Çünkü Cuma Allah’ın kullarını bağışladığı gündür. Onun için kullar sevinir ve kokular sürünürler. Ama hac affedilene dek, sıkıntıdır, yokluktur, zorluklara katlanmaktır. Affolunmadan koku sürmek doğru olur mu?

 

Kabe-i Muazzama’ya baka baka konuşmamak gerek. Çünkü o anda namazdaymış gibi oluyoruz. Allah Teâla’nın nazargâhı olan bir yerde hiç lâkayt kalmak doğru olur mu?

 

Hz. Ömer (r.a.) Efendimiz bir keresinde bir grup hacılara şöyle seslendi:

- Şu hacılar acele vatanlarına dönsünler!

Müslümanlar onun ne demek istediğini anlayamamışlardı, şöyle sordular:

- Ey Ömer sen ne yapıyorsun! Onlar Allah’ın misarfirleri değil mi? Hiç hacılar Beytullah’tan kovulur mu?

- Hayır, onları aslında kovmuyorum. Görüyorum ki onlar, Kâbe’ye alışmışlar, Beytullah’ın huzurundaki edebi unutmuşlardır. Artık sevap kazanmaktan ziyade, kazandıklarını kaybedecekler; bu yüzden, kârları bitti, ziyana giriyorlar, sevaplarını tüketiyorlar. Hiç olmazsa en kısa zamanda dönsünler de kazandıkları sevapları kaybetmesinler, istiyorum.[44]

 

Şuayb b. Harb anlatır: "Kâbe'yi tavaf yaparken, biri dirseğiyle beni dürttü. Baktım ki Fudayl b. İyâz. Bana, 'Ey Ebû Sâlih! Eğer şu hac mevsiminde bu insanların içinde senden ve benden daha kötü bir insanın bulunduğunu düşünüyorsan, ne kadar kötü düşünüyorsun' dedi."[45], [46]

 

Hacda Esas Olan Nedir?

 

Hacdan gelen kimsenin güzellikleri artıyorsa haccı kabul olmuş demektir. Hacı olurken esas olan cesedi değil gönlü ve ruhu hacı yapabilmektir.

 

Gavsı Sânî Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Adamın biri on iki defa hacca gitmiş. Her gidişinde bir ibrik götürmüş ve o ibriği zemzemle doldurarak evine dönmüş. Evine ziyarete gelenlere zemzem ikram etmesi için hanımına seslenirmiş: Hanım, yedinci götürdüğüm ibrikten zemzem getir!... On birinci götürdüğüm ibrikten zemzem getir!..diye. İşte bu adam hac yapmamış ama ibrikleri hacı olmuştur.”[47]

 

Kabul Edilen Haccın Alâmetleri

 

Hasan-ı Basri'ye (rah): “Allah katında kabul edilmiş haccın alameti nedir?” diye sorulduğunda şöyle demiştir: “Hacının dünyadan gönlünü çekmiş ve ahirete yönelmiş olarak geri dönmesidir.”

 

 Allah katında kabul gören haccın sıfatları hakkında şunlar denilmiştir: Kimseye eziyet etmemek, başkalarının eziyetlerine tahammül göstermek, güzel arkadaşlık yapmak, yiyeceğini başkalarına bolca ikram etmek.

 

Denilmiştir ki: Haccının kabul edilmiş olmasının alametleri şunlardır: Kulun daha önceden yaptığı kötü işleri terk etmesi, kötü arkadaşlarını bırakıp salih arkadaşlar edinmesi, boş ve gaflet meclislerini yerine zikir ve öğüt meclislerini tercih etmesi.

 

 Kim bu saydığımız işleri yapmaya muvaffak olursa, bu onun haccının kabul olduğunu ve Allah Teala’nın ona niyetine uygun olarak rahmet nazarı ile baktığını gösterir.[48]

 

Kıssa: Benim Haccım Buradadır

 

Abdullah b. Mübârek [rahmetullâhi aleyh], bir sene hacca gitmişti. Hacdan sonra rüyada, meleklerin gökten indiklerini gördü. Meleklerden biri diğerine,

 

- Bu sene kaç kişi hacca geldi? diye sordu.

- 600.000 kişi.

- Kaç kişinin haccı kabul edildi?

- Hiçbirinin haccı kabul edilmedi.

 

Abdullah b. Mübârek hazretleri bu cevabı işitince çok üzüldü ve,

- Çok zor iş. 600.000 insan, ihtiyaç ve yalvarma ile dünyanın her tarafından hacca geldiler. Zor şartlara, büyük sıkıntılara katlandılar. Bütün yaptıkları boşa gitti. Hiçbirinin haccı kabul edilmedi, dedim. Sonra melek,

 

- Şam'da Ali b. Muvaffak adında bir zat vardır. O hacca gelmedi. Ama haccı kabul edildi. 600.000 hacıyı ona bağışladılar. Hepsinin haccı kabul edildi, dedi.

 

Uyanınca, arkadaşlarımdan ayrıldım. Şam kafilesine katıldım. Şam'a gittim. Ali b. Muvaffak'ın evini araştırıp, buldum. Kapıyı çaldım. Bir kimse kapıya çıktı. Adını sordum. Kapıyı açan şahıs,

 

- Adım Ali b. Muvaffak, dedi ve, Sizin isminiz nedir? diye sordu. Ben,

 

- İsmim Abdullah b. Mübârek, cevabını vermemle, feryat edip kendinden geçti. Kendine gelince, gördüğüm rüyayı anlattım. Haccının kabul edildiğini ve kendi haccı ile beraber 600.000 kişinin haclarının da kabul edildiğini haber vererek, bana nasıl bir hayırlı amel işlediğini anlat, dedim. Ali b. Muvaffak şöyle anlattı:

 

- Ben ayakkabı tamircisiydim. Otuz seneden beri hacca gitmek arzusundaydım. Bu işimden otuz senedir 300 dirhem gümüş biriktirdim. Bu sene hacca gidecektim. Hanımım hamileydi. Komşunun evinden yemek kokusu burnuna geldi. Hanımım komşudan yemek istememi söyledi. Komşuya gidip, hanımımın arzusunu söyledim. Komşum ağlayarak,

 

- Ey Ali, bizim bu yemeğimiz size helâl değildir. Çünkü üç gündür, çocuklarım bir şey yememişlerdir. Bütün Şam şehrinde hiçbir iş bulamadım. Kimse bana iş vermedi. Ölü bir hayvan gördüm. Ondan çocuklara yemek pişiriyorum. Size helâl olmaz" dedi. Bunu duyunca, içime bir acı düştü ve,

 

- Niçin Kâbe'ye gideyim? Benim haccım buradadır, dedim. Hac azığım 300 dirhemi komşuma verdim ve,

- Bunu al, çoluk çocuğuna nafaka yap. Benim haccım da bu olsun, dedim. Abdullah b. Mübârek,

- Allah Teâlâ doğru rüya gösterdi, dedi.[49]

 

Allah Dostları Beytullah Gibi Müminleri Hakkın Etrafında Toplar

 

Allah Teâla dostlarını kullarına rahmet nişanesi olarak lutfetmiştir. Allah Teâla’nın kullarına sonsuz rahmetinin bir sonucu olarak da onlar, kulları Allah’ın yolunda ve hakkın etrafında toplarlar.

 

Beytullah Allah’ın evi demektir. Mekke’dedir. Hac görevini yerine getiren müminler onun etrafında Rabbimiz Teâla’yı tesbih ederler, överler, dua ederler, tavaf ederler. Beytullah Allah Teâla’yı hatırlatır. Taştan yapılmıştır ama sıfatı vardır. Bu sıfat Allah’ın evi olmaktır. Rabbimiz Teâla orada nice nebilerini, meleklerini, kamil müminleri toplamıştır.

 

Mürşid-I kamil’in kalbi Allah Teâla’nın marifet ilmi ile donatılmıştır. Rabbimiz Teâla o ilmi, kamil olan bir kuluna ikram etmiştir. Onun kalbi ilim sıfatıile bir bütün olmuş, Allah Teâla’yı hatırlatmaktadır. Bu yüzden mürşidi kamil, Allah adamı olmuştur. Allah yolunun rehberidir. Nebinin vârisidir. Nefsinin kölesi değil, cemaatinin imamıdır.

 

Allah Teâla, bu yolda onların rehberidir. Onlar, Rabbimiz Teâla’nın huzurunda takva sahiplerinin imamları, dinin direkleri, kuvvet ve metanet sahipleri olan Rabbani alimlerdir.[50]

 

 

وَآخِرُ دَعْوَانَا أَن الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

 

www.kalpehli.com/haccin-esrari-3/



[1] Âl-i İmrân, 96-97

[2] Temel  İlmihal Bilgileri - Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları, C.2.

[3] Buhârî İmân,1, 2; Müslim, İmân, 19-22; Tirmizî, İmân, 3; Nesâî, İmân, 13.

[4] Temel  İlmihal Bilgileri - Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları, C.2.

[5] Temel  İlmihal Bilgileri - Şemseddin Bektaşoğlu, Semerkand Yayınları, C.2.

[6] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, sf. 408 vd.

[7] Tirmizi, Hac, 3.

[8] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, SemerkandYayinlari, sf.25.

[9] Buhârî, Hac 4.

[10] Buhârî, Hac 4.

[11] Kalplerin Azığı - Kûtu’l-Kulûb , EbûTâlib El-Mekkî, Semerkand Yayınları, C.3.

[12] Temel din Eğitimi, Eyyüp Beyhan, Hâcegân Yayınları, sf.231.

[13] Müslim, İmân, 135; Tirmizî, Cihâd, 14; Abdürrezzâk, Musannef, nr. 20296.

[14] Nesâî, Hac, 3, Zekât, 49; Dârimî, Menâsik, 7, Salât, 135; Tirmizî, Hac, 6; Ahmed, Müsned, 1/387; 3/114, 412; 4/342

[15] Ahmed, Müsned, 2/229, 410, 484, 494; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 2/163. Bu hadisi Buhârî, Müslim, Nesâî, ibn Mâce, Tirmizî, "Geçmiş günahları bağışlanır" şeklinde rivayet etmişlerdir.

[16] Ahmed, Müsned, 3/325-334; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 3/207; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 2/165.

[17] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, 174-175

[18] Müslim, Hacc, 412; Nesâî, Menasik, 1; İbn Mâce, Mukaddime, 1

[19] Beyhaki, Şuabu’l-îman, s 184.

[20] Buhârî, Hac, 4; Müslim, Hac, 436 (1348).

[21] İbn Mace, Menasik, 49.

[22] İbn Mace, Menasik, 5; İbn Hıbban, Sahih, No: 4594; Beyhaki, Şuabu’l-İman, No: 4104-4107.

[23] İbn Mâce, Menâsik, 5.

[24] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, I, 113.

[25] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, Semerkand Yayinlari, sf.25.

[26] el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 275.

[27] İbn Mâce, Menasik, 32 ( H.No: 2597).

[28] Heysemî, Mecmeuz-Zevâid, III, 253.

[29] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 275.

[30] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 276.

[31] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 292 (5739).

[32] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, Semerkand Yayınları, sf.33.

[33] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, Semerkand Yayınları, sf.33.

[34] Ezrakî, Ahbâru Mekke, II, 22; İbnCemaa, H. Sâlik, I, 55.

[35] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, Semerkand Yayınları, sf.33.

[36] A’raf, 61.

[37] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, III, 274, 276.

[38] İbn Cema’a, Hidayetü’l-Mesâlik, I, 16.

[39] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 671 (H.No: 9320).

[40] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildırar, Semerkand Yayınları, sf.70.

[41] İlgili ayetin meali şöyledir:“Hac malum aylardadır. Kim o aylarda haccı yerine getirmek isterse bilsin ki, hacta ne cinsel yaklaşma (Rafes), ne günah sayılan davranışlarda bulunma (Füsûk), ne de tartışma ve sürtüşme (Cidal) yoktur. Siz hayır olarak her ne yaparsanız Allah mutlaka onu bilir. Azıklanınız ve biliniz ki, azığın en hayırlısı takvadır, haramlardan korunmadır. Öyleyse bana karşı gelmekten korunun ey akıl sahipleri!..” Bakara, 197.

[42] Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhi Ansiklopedisi, IV, 108; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, s. 594.

[43] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, Semerkand Yayınları, sf.33.

[44] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, Semerkand Yayınları, sf.33.

[45] Kuşeyrî, Risâle, s. 149; Yâfiî, Neşrül-Mehâsin, s. 266.

[46] Edep Ya Hu, Siraceddin Önlüer, Semerkand Yayınları, c.2, sf.114.

[47] Hac Ve Umrenin Faziletleri, Mehmet Ildirar, SemerkandYayinlari, sf.79.

[48] Kalplerin Azığı

[49] Kalbin Hastalıkları, Siraceddin Önlüer, Semerkand Yayınları, c.3, sf.49.

[50]

Veliler NasılTerbiye Eder?, Mehmet Ildirar, SemerkandYayınları.



www.kalpehli.com/haccin-esrari-3

Kasrı Arifan Turizm  
 

Kasrı Arifan Turizm Nezir derneği sembilet
 
Bugün 4942 ziyaretçi (5703 klik) kişi burdaydı!
markalife
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol